İSLAMDA YAŞAM TARZI

بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم


İslami yaşam tarzı;

Bireysel ve sosyal hayat cereyan eden yaşam tarzı ve İslam adabı yaşadığımız toplumun son derece önemli konularından biridir. Bir toplumun sosyal kimliği oluşturan temeller şunlardan ibarettir: Dünya görüşü (inançlar), Değerler (ideoloji) ve yaşam tarzı. Toplumlar arasındaki ayrılık ve farklılıkların kaynağı da bu üç olgu ile alakalıdır. Bir toplumun yaşam tarzı onun kimliğini teşkil eder. Nitekim toplumdaki bireylerin çoğu İslami bir yaşam tarzı ve adabı hakkında gerekli bilgiye sahip olmadığı için bunu davranış ve gidişatlarında yansıtmaktadırlar. Yaşam tarzı konusunun dikkate alınmaması toplum yapısına telafisi mümkün olmayan ciddi zararlar verebilir. Öyle ki inanç değerleri ile yaşam tarzları arasında bir vardır. Nitekim bu bağı kuramayan insanlar belli bir süre sonra inanç ve değerlerinden vazgeçebilir, bunları anlamsız bulabilirler.
Sonrada İslami olmayan yaşam tarzlarını haklı göstermek için İslami inanç ve değerleri sorgulamaya başlarlar. Mesela; bunların geçmişteki ilkel toplumlara ait değerler olduğunu ( ve günümüzde karşılığı bulunmadığı) savunurlar. Böylece tamamen İslam’dan ve inançlarından yüz çevirirler. Kur’an-ı Kerim bu konuda şöyle buyurmaktadır;
 ثم كان عاقبة الذين اسائٯ االسٯ اى ان كذبٯ ابايات الله و كانوا بها يستهزئون
﴿١٠﴾
“Sonra kötülük yapanların sonu pek kötü oldu; Allah’ın ayetlerini yalanladılar ve onlarla alay ediyorlardı” 

(Rum, 10)

ADAP

Edep, bir davranıştaki "zariflik","güzellik"  olarak tanımlanmıştır. 
Ahlak ruhun, edep ise davranışın güzelliğidir. 

İslami edep kurallarından her birine sahip olmak kişiyi diğerlerinin nazarında güzelleştirir ve ziynete vesile olur. Kişi uyguladığı her edep kuralıyla üzerine yeni bir elbise giymiş gibi olur.
Kişi beğenilmiş adap ile müeddep olunca onun değeri ve kıymeti artar, saygın biri olur; bu yüzden daha büyük sorumluluklar ona tevdi edilir. 
İmam Ali (a.s) buyurmuştur;

ََلَا يَزأش مَنْ خَلَا عَنِ الْأَدبِ ٯَ صَبَا إِلَى اللَّعِب

"Edebi olmayan ve eğlenceye dalan kimse başkan olamaz"

(gureru'l-Hikem ve Dureru'l-Kelim, Abdulvahid b. Muhammed Temimi Amedi, h. 5096)

Batıl bir kültüre ait adap ve simgeleri kullanmak, o kültürün tebliğ ve güçlendirilmesi, hayatı ve varlığının topluma ilan edilmesidir. Bizler bu adaba uymakla o düşünceye üyeliğimizi ve bağlılığımızı  ilan etmiş oluruz, onun askerleri olmuş sayılırız. Resul-i Ekrem, ümmetine bunu tavsiye etmiştir;

وَلَا تَشَبَّٯ ا باِ لْيَهُود

"Kendinizi yahudilere benzetmeyin" 

(El-kafi, Muhammed b. Yakup Kuleyni, c.6, s.531)

İslami  adapla süslenmenin önemli neticelerinden biri, insani değerlerin gelişmesidir. Genel olarak toplumsal adaba riayet edilmesi ilişkilerin derinleşip sağlamlaşmasına, samimiyetin artışına ve bireyler arasındaki irtibatın daha tatlı ve etkili olmasına yol açar. Örneğin, selam vermek kaynaşma ve muhabbet kurmanın ilk sinyalidir. Eğer bu edebi kaldırırsak toplumsal bağların birçoğu ortadan kalkmış olur. Kişi uyguladığı her edep kuralı ile üzerine yeni bir elbise giymiş gibi olur.

Nitekim İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur;

- الْآدَابُ حُلَلٌ مُجدَّدَة - 

"Adap ruh ve bedene giydirilen- yenilenmiş elbisedir."

(Nehcul Belaga, Seyyid Cafer Şehidi'nin tercümesi, 5. hikmetli söz)

Ahmed Hüseyin Şerifi'nin İslamda yaşam tarzı kitabından alıntıdır.











Yorumlar